Stuttgart Atatürkçü Düşünce Derneği’nin düzenlediği "Cumhuriyet Şenliği"
M. Türker ARI
03.11.2012
Stuttgart Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Değerli Mensupları,
Sayın Alman Konuklar,
Değerli Misafirler,
Bugünkü konuşmamı Türkçe yapacağım. Yanınızda Alman konuklar varsa, kendilerine konuşmamı fısıldayarak ve özetle Almancaya çevirebilirseniz sevinirim. Bu nedenle yavaş konuşmaya çalışacağım.
Cumhuriyetimizin 89. Kuruluş Yıldönümü vesilesiyle düzenlediğiniz bu geceye davetinizden ötürü teşekkür ederim.
Geçtiğimiz 29 Ekim günü T.C. Stuttgart Başkonsolosu olarak eşimle birlikte verdiğimiz, Alman konuklarımızla birlikte yaklaşık 1000 kişinin katıldığı Kutlama Resepsiyonu’nda büyük bir çoğunluğunuzu aramızda görmekten ayrıca mutluluk duydum. Cumhuriyetimizin kuruluş coşkusu Almanya’nın her yerinde yaşanmıştır. Bu coşku, dünyanın her köşesine ulaşmıştır.
Stuttgart ADD olarak, sizlerin, Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerinin, bize armağan ettiği modern devlet yapımızın, bilime, sosyal konulara ilişkin görüşlerinin görev bölgemizdeki toplumuza anlatılmasına ilişkin yoğun faaliyetlerinizin bulunduğunu biliyorum. Sanırım 1,5 yıl önce ilkokul düzeyindeki çocuklara Atatürk’ü sunuşunuzu daha dün gibi hatırlıyorum.
Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatı, mücadelesi, daha okul yıllarından şekillenen özgürlükçü ve bağımsızlık yolundaki fikirleri ne kadar anlatılsa azdır. Bu değerlerin genç nesillere izah edilmesi de bir o kadar önemlidir. Özgür bir vatana sahip olmamızın bizlere verdiği kıvanç, özgüven ve gurur, yurtdışında yaşayan toplumumuz tarafından esasen her gün hissedilmektedir. Bu hissi, görev bölgemde toplumumuzun katılımıyla düzenlediğimiz toplantılarda bizzat görmek, heyecanımıza heyecan katmaktadır.
Atatürk ilkeleri ve devrimleri, bir gecede ortaya çıkmış kavramlar ve uygulamalar değildir. Mustafa Kemal, her şeyden önce dünyadaki gelişmeleri yakından izlemiş; ki bildiği yabancı dillerin bunda önemi vardır, yakın silah arkadaşlarıyla bu gelişmelerin analizini yapmış; modern bir devlet yapısının kuruluş sürecinde halka ve toplumsal dayanışmaya birincil öncelik vermiş; her daim halkın desteğini kazanmaya özen göstermiştir. Atatürk’ün bu yöndeki düşüncelerini, her biri modern Türkiye’nin kuruluş felsefesinde ve sonrasında önemli rol oynamış olan Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Devletçilik ve İnkılapçılık ilkelerinde bulabilir, en veciz şekilde ve anlatımla Nutuk’tan okuyabilirsiniz. Nutuk, yurtdışında yaşayan Türklerin bence mutlaka okuması gereken bir başyapıttır. Her satırı modern Türkiye’nin temellerinin nasıl atıldığını anlatır:
“Şimdi Efendiler, uygun görürseniz size bir soru sorayım: Bu durum ve şartlar karşısında kurtuluş için nasıl bir karar akla gelebilirdi?
Açıkladığım konulara ve yaptığım gözlemlere göre üç türlü karar ortaya atılmıştır.
Birincisi, İngiliz Mandasını istemek,
İkincisi, Amerikan Mandasını istemek,
Bu iki türlü karar sahipleri, Osmanlı Devleti’nin bir bütün halinde korunmasını düşünenlerdir. Osmanlı topraklarının çeşitli devletler arasında bölüşülmesi yerine, İmparatorluğu tek bir devletin koruyuculuğu altında bulundurmayı tercih edenlerdir.
Üçüncü karar, bölgesel kurtuluş çarelerine başvurmaktır. Söz gelişi, bazı bölgeler kendilerinin Osmanlı Devleti’nden koparılacağı görüşüne karşı ondan ayrılmama tedbirlerine başvuruyordu. Bazı bölgeler de, Osmanlı Devleti’nin ortadan kaldırılacağını ve Osmanlı ülkesinin bölüşüleceğini oldu bitti kabul ederek, kendi başlarını kurtarmaya çalışıyordu.
Efendiler, ben bu kararların hiçbirinde uygunluk görmedim. Çünkü, bu kararların dayandığı bütün deliller ve mantıklar çürüktü, temelsizdi. Gerçekte, içinde bulunduğumuz o tarihte, Osmanlı Devleti’nin temelleri çökmüş, ömrü tamamlanmıştı. Osmanlı memleketleri tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk’ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son mesele bunun da bölüşümünü sağlamaya çalışmaktan ibaretti. Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükümet, bunların hepsi anlamı kalmamış bir takım boş sözlerden ibaretti.
Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ne gibi bir yardım sağlanmak isteniyordu.
O halde ciddi ve gerçek karar ne olabilirdi?
Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da milli egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak!
İşte, daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulanmasına başladığımız karar, bu karar olmuştur.”
Mustafa Kemal, mücadelesinde toplumda her unsurun mümkün olan katkısını aramış ve almış; bu değerleri milli mücadele potasına katabilmiştir. Örneğin, Milliyetçilik ilkesi izah edilirken, 1923 yılında söylenen “Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trakyalı, her bir soyun evlatları ve aynı cevherin damarlarıdır.” sözüne atıf yapılması herhalde bir tesadüf değildir.
Atatürk’ün toplumsal dayanışmaya önem göstermesinin, birlik ve destek içinde toplumsal gelişim sağlanmasıyla ilgili yaklaşımının Avrupa’da yaşayan Türkler olarak bizlerin de bugünkü rehber ilkeleri olabileceğini söylemek de yanlış olmaz.
Sevgili Konuklar,
Mustafa Kemal Atatürk’ün bize armağan ettiği modern Türkiye’yi, halkıyla, ekonomisiyle, kültürüyle geliştirmek hepimizin görevidir. Gelecek nesillere, bölgesinde güçlü, dünyanın sayılı ekonomileri arasında yer alan, her alanda övünç kaynağı olacak bir ülke bırakmakla yükümlüyüz. Ülkemizin gelişimine hepimiz katkıda bulunmak durumundayız. Yurtdışında yaşayan insanımızın bu süreçte önemli katkı sağladığını ve sağlayacağını düşünüyorum. Bakın bir Türk yazar, bu yıl çıkan kitabında yurtdışında yaşayan Türklerin hem dünya, hem de Türk vatandaşı olduklarını; kültürlerarası kavşaklarda durduklarını; çok kültürlülüğe, çok sesliliğe derinden inandıklarını; kimseyi kırmadıklarını; hiçbir kimliğe tepeden bakmadıklarını; insana birey olarak, bireye de herşeyden evvel ve herşeyden öte insan olarak baktıklarını; onların varlıklarını ve vizyonlarını umut verici bulduğunu yazmış. Sanırım bu düşünceler görev bölgemizdeki toplumu iyi bir şekilde tanımlıyor.
Geçtiğimiz 29 Ekim günü ev sahipliği yaptığım Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu’nda, Türkiye ile Baden-Wüttemberg Eyaleti arasındaki ilişkilerin gelişme seyri hakkında bazı bilgiler vermiştim. Bu vesileyle, bazılarınız için tekrar da olsa, temel hususları yeniden dile getirmek istiyorum:
- Türkiye ve Baden-Württemberg Eyaleti arasındaki ilişkiler her geçen gün gelişmekte ve kapsamı genişlemektedir.
- Bu seyirde temel unsur, sizlersiniz. Yani ilişkilerimizin olumlu seyrinin nedeni insani unsurlardır.
- Son bir yılda üst düzey ziyaretler artmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün 21 Eylül 2011 günü Stuttgart’ı ziyaretleri ilişkilere önemli bir ivme katmıştır.
Türkiye’den Bakan seviyesindeki ziyaretler keza gerçekleşmiştir. Diğer taraftan, Eyalet Başbakanı Sayın Winfried Kretschmann, 14-19 Ekim 2012 tarihlerinde ülkemize 6 günlük resmi bir ziyaret yapmıştır.
- Eyalet Başbakanı, bu ziyaretin sonunda, 19 Ekim günü Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından kabul edilmiş; bilahare Anıtkabir’i ziyaret etmiş; Mozoleye çelenk koymuş, bir dakikalık saygı duruşunda bulunmuş; daha sonra da Anıtkabir Müzesi’ni gezmiştir. Başbakan Kretschmann, Anıtkabir’de, burayı ziyaret eden yediden yetmişe herkesin içindeki Atatürk sevgisine bizzat şahit olmuştur.
- Son bir yıl içinde, burada yaşayan toplumumuz için Baden-Württemberg Eyalet makamlarıyla kurumsal ilişkilerimizin gelişmesine önem verdik. Kurumsal ilişkilerin tesisinden büyük memnuniyet duymaktayız.
- Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Baden-Württemberg Eyalet Meclisi arasında Dostluk Grubu kurulması bu bağlamda önemli ve somut bir örnek teşkil etmektedir.
- Türkiye ve Baden-Württemberg Eyaleti arasındaki üst düzey temaslar devam edecektir. Önümüzdeki yıl da kurumsal ilişkiler tesis etmeye devam edeceğiz.
- Toplumumuzun en öncelikli konusu eğitimdir. Çocuklarımızı eğitimli, kültürümüze bağlı, Türkçeyi ve Almancayı iyi konuşan ve çok dilli yetiştirmek durumundayız. Geleceğe güvenle bakmanın yolu eğitimdir. Kurumsal çabalarımızın temelinde eğitim bulunmaktadır.
Değerli Konuklar,
Programınızı daha fazla geciktirmemek için sözlerime burada son vermek istiyorum. Bu akşam bir başka randevum daha bulunduğundan, birazdan aranızdan ayrılmak durumundayım. Bu vesileyle hepinize sağlık, mutluluk ve başarılar dilerim.
Sizleri 10 Kasım günü Başkonsolosluğumuzda yapacağımız Atatürk’ü Anma Merasimine bu vesileyle davet ederim.
Sayın Alman Konuklar,
Değerli Misafirler,
Bugünkü konuşmamı Türkçe yapacağım. Yanınızda Alman konuklar varsa, kendilerine konuşmamı fısıldayarak ve özetle Almancaya çevirebilirseniz sevinirim. Bu nedenle yavaş konuşmaya çalışacağım.
Cumhuriyetimizin 89. Kuruluş Yıldönümü vesilesiyle düzenlediğiniz bu geceye davetinizden ötürü teşekkür ederim.
Geçtiğimiz 29 Ekim günü T.C. Stuttgart Başkonsolosu olarak eşimle birlikte verdiğimiz, Alman konuklarımızla birlikte yaklaşık 1000 kişinin katıldığı Kutlama Resepsiyonu’nda büyük bir çoğunluğunuzu aramızda görmekten ayrıca mutluluk duydum. Cumhuriyetimizin kuruluş coşkusu Almanya’nın her yerinde yaşanmıştır. Bu coşku, dünyanın her köşesine ulaşmıştır.
Stuttgart ADD olarak, sizlerin, Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerinin, bize armağan ettiği modern devlet yapımızın, bilime, sosyal konulara ilişkin görüşlerinin görev bölgemizdeki toplumuza anlatılmasına ilişkin yoğun faaliyetlerinizin bulunduğunu biliyorum. Sanırım 1,5 yıl önce ilkokul düzeyindeki çocuklara Atatürk’ü sunuşunuzu daha dün gibi hatırlıyorum.
Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatı, mücadelesi, daha okul yıllarından şekillenen özgürlükçü ve bağımsızlık yolundaki fikirleri ne kadar anlatılsa azdır. Bu değerlerin genç nesillere izah edilmesi de bir o kadar önemlidir. Özgür bir vatana sahip olmamızın bizlere verdiği kıvanç, özgüven ve gurur, yurtdışında yaşayan toplumumuz tarafından esasen her gün hissedilmektedir. Bu hissi, görev bölgemde toplumumuzun katılımıyla düzenlediğimiz toplantılarda bizzat görmek, heyecanımıza heyecan katmaktadır.
Atatürk ilkeleri ve devrimleri, bir gecede ortaya çıkmış kavramlar ve uygulamalar değildir. Mustafa Kemal, her şeyden önce dünyadaki gelişmeleri yakından izlemiş; ki bildiği yabancı dillerin bunda önemi vardır, yakın silah arkadaşlarıyla bu gelişmelerin analizini yapmış; modern bir devlet yapısının kuruluş sürecinde halka ve toplumsal dayanışmaya birincil öncelik vermiş; her daim halkın desteğini kazanmaya özen göstermiştir. Atatürk’ün bu yöndeki düşüncelerini, her biri modern Türkiye’nin kuruluş felsefesinde ve sonrasında önemli rol oynamış olan Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Devletçilik ve İnkılapçılık ilkelerinde bulabilir, en veciz şekilde ve anlatımla Nutuk’tan okuyabilirsiniz. Nutuk, yurtdışında yaşayan Türklerin bence mutlaka okuması gereken bir başyapıttır. Her satırı modern Türkiye’nin temellerinin nasıl atıldığını anlatır:
“Şimdi Efendiler, uygun görürseniz size bir soru sorayım: Bu durum ve şartlar karşısında kurtuluş için nasıl bir karar akla gelebilirdi?
Açıkladığım konulara ve yaptığım gözlemlere göre üç türlü karar ortaya atılmıştır.
Birincisi, İngiliz Mandasını istemek,
İkincisi, Amerikan Mandasını istemek,
Bu iki türlü karar sahipleri, Osmanlı Devleti’nin bir bütün halinde korunmasını düşünenlerdir. Osmanlı topraklarının çeşitli devletler arasında bölüşülmesi yerine, İmparatorluğu tek bir devletin koruyuculuğu altında bulundurmayı tercih edenlerdir.
Üçüncü karar, bölgesel kurtuluş çarelerine başvurmaktır. Söz gelişi, bazı bölgeler kendilerinin Osmanlı Devleti’nden koparılacağı görüşüne karşı ondan ayrılmama tedbirlerine başvuruyordu. Bazı bölgeler de, Osmanlı Devleti’nin ortadan kaldırılacağını ve Osmanlı ülkesinin bölüşüleceğini oldu bitti kabul ederek, kendi başlarını kurtarmaya çalışıyordu.
Efendiler, ben bu kararların hiçbirinde uygunluk görmedim. Çünkü, bu kararların dayandığı bütün deliller ve mantıklar çürüktü, temelsizdi. Gerçekte, içinde bulunduğumuz o tarihte, Osmanlı Devleti’nin temelleri çökmüş, ömrü tamamlanmıştı. Osmanlı memleketleri tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk’ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son mesele bunun da bölüşümünü sağlamaya çalışmaktan ibaretti. Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükümet, bunların hepsi anlamı kalmamış bir takım boş sözlerden ibaretti.
Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ne gibi bir yardım sağlanmak isteniyordu.
O halde ciddi ve gerçek karar ne olabilirdi?
Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da milli egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak!
İşte, daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulanmasına başladığımız karar, bu karar olmuştur.”
Mustafa Kemal, mücadelesinde toplumda her unsurun mümkün olan katkısını aramış ve almış; bu değerleri milli mücadele potasına katabilmiştir. Örneğin, Milliyetçilik ilkesi izah edilirken, 1923 yılında söylenen “Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trakyalı, her bir soyun evlatları ve aynı cevherin damarlarıdır.” sözüne atıf yapılması herhalde bir tesadüf değildir.
Atatürk’ün toplumsal dayanışmaya önem göstermesinin, birlik ve destek içinde toplumsal gelişim sağlanmasıyla ilgili yaklaşımının Avrupa’da yaşayan Türkler olarak bizlerin de bugünkü rehber ilkeleri olabileceğini söylemek de yanlış olmaz.
Sevgili Konuklar,
Mustafa Kemal Atatürk’ün bize armağan ettiği modern Türkiye’yi, halkıyla, ekonomisiyle, kültürüyle geliştirmek hepimizin görevidir. Gelecek nesillere, bölgesinde güçlü, dünyanın sayılı ekonomileri arasında yer alan, her alanda övünç kaynağı olacak bir ülke bırakmakla yükümlüyüz. Ülkemizin gelişimine hepimiz katkıda bulunmak durumundayız. Yurtdışında yaşayan insanımızın bu süreçte önemli katkı sağladığını ve sağlayacağını düşünüyorum. Bakın bir Türk yazar, bu yıl çıkan kitabında yurtdışında yaşayan Türklerin hem dünya, hem de Türk vatandaşı olduklarını; kültürlerarası kavşaklarda durduklarını; çok kültürlülüğe, çok sesliliğe derinden inandıklarını; kimseyi kırmadıklarını; hiçbir kimliğe tepeden bakmadıklarını; insana birey olarak, bireye de herşeyden evvel ve herşeyden öte insan olarak baktıklarını; onların varlıklarını ve vizyonlarını umut verici bulduğunu yazmış. Sanırım bu düşünceler görev bölgemizdeki toplumu iyi bir şekilde tanımlıyor.
Geçtiğimiz 29 Ekim günü ev sahipliği yaptığım Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonu’nda, Türkiye ile Baden-Wüttemberg Eyaleti arasındaki ilişkilerin gelişme seyri hakkında bazı bilgiler vermiştim. Bu vesileyle, bazılarınız için tekrar da olsa, temel hususları yeniden dile getirmek istiyorum:
- Türkiye ve Baden-Württemberg Eyaleti arasındaki ilişkiler her geçen gün gelişmekte ve kapsamı genişlemektedir.
- Bu seyirde temel unsur, sizlersiniz. Yani ilişkilerimizin olumlu seyrinin nedeni insani unsurlardır.
- Son bir yılda üst düzey ziyaretler artmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün 21 Eylül 2011 günü Stuttgart’ı ziyaretleri ilişkilere önemli bir ivme katmıştır.
Türkiye’den Bakan seviyesindeki ziyaretler keza gerçekleşmiştir. Diğer taraftan, Eyalet Başbakanı Sayın Winfried Kretschmann, 14-19 Ekim 2012 tarihlerinde ülkemize 6 günlük resmi bir ziyaret yapmıştır.
- Eyalet Başbakanı, bu ziyaretin sonunda, 19 Ekim günü Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından kabul edilmiş; bilahare Anıtkabir’i ziyaret etmiş; Mozoleye çelenk koymuş, bir dakikalık saygı duruşunda bulunmuş; daha sonra da Anıtkabir Müzesi’ni gezmiştir. Başbakan Kretschmann, Anıtkabir’de, burayı ziyaret eden yediden yetmişe herkesin içindeki Atatürk sevgisine bizzat şahit olmuştur.
- Son bir yıl içinde, burada yaşayan toplumumuz için Baden-Württemberg Eyalet makamlarıyla kurumsal ilişkilerimizin gelişmesine önem verdik. Kurumsal ilişkilerin tesisinden büyük memnuniyet duymaktayız.
- Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Baden-Württemberg Eyalet Meclisi arasında Dostluk Grubu kurulması bu bağlamda önemli ve somut bir örnek teşkil etmektedir.
- Türkiye ve Baden-Württemberg Eyaleti arasındaki üst düzey temaslar devam edecektir. Önümüzdeki yıl da kurumsal ilişkiler tesis etmeye devam edeceğiz.
- Toplumumuzun en öncelikli konusu eğitimdir. Çocuklarımızı eğitimli, kültürümüze bağlı, Türkçeyi ve Almancayı iyi konuşan ve çok dilli yetiştirmek durumundayız. Geleceğe güvenle bakmanın yolu eğitimdir. Kurumsal çabalarımızın temelinde eğitim bulunmaktadır.
Değerli Konuklar,
Programınızı daha fazla geciktirmemek için sözlerime burada son vermek istiyorum. Bu akşam bir başka randevum daha bulunduğundan, birazdan aranızdan ayrılmak durumundayım. Bu vesileyle hepinize sağlık, mutluluk ve başarılar dilerim.
Sizleri 10 Kasım günü Başkonsolosluğumuzda yapacağımız Atatürk’ü Anma Merasimine bu vesileyle davet ederim.
Makbule Koçak Kaçar
Başkonsolos
Pazartesi - Cuma
08:30 - 16:30
(Konsolosluk işlemleri: 09:00-14:00)
Tatil Günleri 2024
29.03.2024 | AFC Resmi Tatili - Paskalya | |
1.04.2024 | AFC Resmi Tatili - Paskalya | |
10.04.2024 | Ramazan Bayramı 1. Günü | |
10.04.2024 | Ramazan Bayramı 1. Gün | |
1.05.2024 | İşçi Bayramı | |
9.05.2024 | AFC Resmi Tatili - Hz. İsa'nın Göğe Yükselişi | |
20.05.2024 | AFC Resmi Tatili | |
30.05.2024 | AFC Resmi Tatili - Yortu Bayramı | |
3.10.2024 | AFC Resmi Tatili - AFC Milli Günü | |
29.10.2024 | Cumhuriyet Bayramı | |
1.11.2024 | AFC Resmi Tatili - Azizler Yortusu | |
25.12.2024 | AFC Resmi Tatili - 1. Noel Günü | |
26.12.2024 | AFC Resmi Tatili - 2. Noel Günü | |
1.01.2025 | Yeni Yıl | |
6.01.2025 | AFC Resmi Tatili - 3 Kutsal Kral |
+49 30 56 83 73 099